Merhaba Sevgili Okuyucu,
Uzun bir soluklanmanın ardından, yeniden sizlerle buluşmak çok güzel hissettirdi. Umarım daralan çemberde, hepiniz sağlıkla kalabilmişsinizdir. Bu hafta yine ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir konu ile huzurlarınızdayım; seçimlerin ekonomik boyutu.
4 Milyon’dan fazla Corona vakası ve 150.000 üzerinde ölümün gölgesinde 3 Kasım 2020 Salı günü gerçekleşecek olan Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimi, tüm dünyanın gözünü bölgeye, dikkatini ekonomik gelişmelere kilitledi. Her iki adayın da seçim kampanyalarını ağırlıklı olarak ekonomi politikaları üzerinden yürüttükleri, manifestolarında özellikle teknoloji kartellerinin vergilendirilmelerine ve kartelleşmelerine dair farklı söylemlerde oldukları dikkat çekti.
Bu seçimde, dip dalganın, özellikle son dönemde iyice belirginleşen gelir adaletsizliğine tepki olarak, sonuçlar üzerinde belirgin ve radikal bir etki göstermesi bekleniyor.
Ekonomi seçimi, seçmenin kararı da ekonomiyi etkiler.
Ekonomik büyüme oranları, istihdam, tüketicinin alım gücü vergi politikaları, yatırım ve üretim vaatleri, emeklilik, sosyal sağlık hizmetleri, işsizlik sigortası, gibi faktörler, karar aşamasında, seçmenin gözünde çoğu ideolojiden daha önemlidir. Siyasal ikna, yani seçmen profiline ve gündemdeki sorunlara uygun (ki bu sorunlar genellikle ekonomi temellidir) siyasal mesajlar ve uygulanabilir vaatler üretmek, siyasi partilerin seçimleri kazanma şanslarını arttıran bir eylem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Seçimler ekonomiyi nasıl etkiler?
Seçimler ekonomiyi doğrudan ve dolaylı maliyetler ile etkilemektedir. Doğrudan maliyetlerin hükümetlerin aday adayları ve adaylar için belirlediği ödenekler ve seçimin yapılabilmesi için gerekli tüm maliyet kalemlerini kapsar. Seçim pusulalarının basımından tutun da seçim güvenliğinin sağlanması, oyların transferine kadar gerekli tüm maliyetlerden oluşur. Halkın vergileri ile sağlanan bu kaynağın, hükümet tarafından, doğru ve rasyonel kullanımı beklenmektedir.
Dolaylı maliyet ise, ekonomik ve siyasal belirsizlik maliyeti olarak da adlandırılabilir. Seçim atmosferinde yatırımcılar ve tüketiciler öngöremedikleri risk faktörleri nedeni ile frene basarlar. Ekonomi belirsizlik atmosferi nedeni ile durağanlaşır ya da manüplasyon ve spekülasyonlar sonucu dalgalı bir grafik çizer. Aynı şekilde devlet görevlileri idari fonksiyonlar yerine vaat odaklı etkinliklere odaklanır. Daha da önemlisi iktidar ekonomiyi güçlendirecek yatırımı teşvik edecek hamleler yerine popülist politikalar ve kısa vadeli çözümler yürütmeyi tercih ederler.
Yüksek Bütçeli Seçim Kampanyaları:
Bir de adayların destekçileri tarafından toplanan bağışlarla yürüttükleri seçim kampanyaları var ki, asıl şaşırtan ve yazmaya değer bulduğum rakamlar bunlar.
Örneğin, 2012 Amerikan Başkanlık Seçimi, kampanya bazında en çok para harcanan seçim olarak şimdiden tarihe geçti. 11 Milyar Doları bulan harcamalar, 2008 seçimlerinde yapılan harcamanın 3 katı. İki adayın TV kampanyaları için harcanan bütçesi 2,6 Milyar Dolar.
2016 Amerika Başkanlık Seçimleri’nde başkan ve senatör adayları için yapılan toplam harcama 6,5 Milyar Doları, yatırım politikaları ile birlikte maliyeti ise 100 Milyar Doları geçti. Trump’ın sadece “Make Amerika Great Again” yazılı şapkalara 1,8 Milyar Dolar ödediği biliniyor.
2020 seçim bilançosu dolaylı ve dolaysız maliyetlerini ancak seçim bittikten sonra net rakamlarla değerlendirebiliriz. Corona nedeni ile ağırlıklı dijital kampanya yürüten, taban tabana zıt iki manifesto ile ortaya çıkan iki adaydan hangisi bakalım hangi gerçekliğe tutunarak kazanacak ve bu seçim, gelecek yıllarda yapılacak kampanyalara nasıl bir yön verecek?
Sevgilerimle,
Aslı Arslan
https://qz.com/1469335/donald-trumps-campaign-is-still-spending-millions-on-maga-merchandise/
https://www.ntv.com.tr/dunya/abdye-maliyeti-belli-oldu,uHUZz72tNUCcoVwFWGanHw