Merhaba,
Bundan sonra sizlerle, Obje Dergi kanalı ile iş hayatına dair güncel gelişmeleri kendimce, kurumsal olmamasını tercih ettiğim bir dille paylaşacağım. Haliyle ilk içeriğim başka konuya odaklanamadığımız için, Corona’nın küresel ticarette beklenen etkileri üzerine olacak.
Corona Virüs küresel bir salgın hale geldiğinden bu yana, toplum üzerinde gösterdiği ve göstereceği psikolojik, sosyolojik, ekonomik etkileşimleri uzmanlar detaylarıyla ele alıyor ve çeşitli senaryoları bizlerle paylaşıyorlar. Salgın sona erdikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak söylemini bu farklı ana başlıklar ekseninde defalarca duyduk. Peki, ama bu cümle iş dünyasında özellikle de küresel ticaret açısından ne ifade ediyor?
Yüz yüze etkileşimin ağır bastığı sektörler, gıda, temizlik malzemeleri, ilaç ve koruyucu tedbirleri içeren tüketim harici, neredeyse durma noktasına geldi. Bu durum sıcak para akışını ve ürün sirkülasyonunu negatif etkiledi. Tüketimi olmayan ya da çok azalan ürünler, stok durumlarına göre üretilmemeye başladı. Üretimi olmayan işletmeler ya da azalan operasyonel ve hizmet sektörleri iş yavaşlaması sonucu istihdamı azalttılar. Nakit gücü zayıf olanlar, borçlanma, kamusal destekler, krediler gibi kısa vadeli çözüm arayışlarına girdiler. İhracat, saydığımız kalemler harici neredeyse durdu, ülkeler kaynaklarını iç tüketimlerini karşılamak için kullanmaya yöneldiler ve kısıtlama ya da kotalar getirdiler. Salgın sonrası dünya genelinde pek çok bölgede ülke ve hatta ülke içi sınırlar kapalı ve ticari uçuşlar çok azalmış durumda. Yine pek çok ülkede limanlarda operasyonlar yavaşlamış durumda.
Bundan sonraki süreçte, dünyada üretenlerle tüketenlerin oranı dengeli olmadığı için ve globalleşme denen olgunun kilidinin ucuz, düzenli ve hızlı nakliye üzerine kurulu olması dış ticaret tedarik zincirindeki en önemli sorun olarak karşımıza çıkacak. Açık kapı politikası denen gümrük düzenlemeler sekteye uğramaya başladı bile.
Dünya lojistik zincirindeki kırılma, öncelikle gıdada gözlenecek. İthal ikameci üretim politikası başlamaz ise gıda üretici ülkeye bile yetmeyebilir. Örnek verirsek, dünyanın en büyük pirinç üreticilerinde biri Endonezya’dır ama ilginçtir pirinç ithal eder, çünkü kişi başı tüketim çok yüksektir. Sonucun en net gözlenebileceği kalem nakliye maliyeti olacak. Normalde Türkiye’den çıkan bir konteyner gemisi ABD’ nin doğu limanlarına 16-21 gün arasında ulaşır ve başarılı liman işletmecilikleri sayesinde 1 – 2 günde yükünü indirip yeni yük alırdı. Ancak salgın nedeni ile limanlardaki bir takım karantina uygulamaları ile bu süre uzarsa nakliye maliyeleri inanılmaz artacağı gibi o gemi ile yapılması gereken sefer sayıları da düşecektir. Bu hem ikmal zincirini zora sokacak, hem de nakliye maliyetini tavan yaptıracaktır. Gemiler seferlerinde sadece tonaj başı fiyat almazlar ayrıca zaman anlaşmaları da vardır. Örneğin 50.000 tonluk bir gemi yol hariç yükleme için 3 gün, boşaltma için max 3 gün süre verir. Bir gemiyi bu süreden fazla limanda tutmak min. 50.000 USD/gün demoraj demektir. Özellikle kiloda ağır pahada hafif ürünlerde artacak navlun maliyetleri zincirde önemli kırılmalara yol açar. Buğday örneğinden gidersek 1 ton buğday yaklaşık 90 USD ve bu ürünün ABD navlunu min. 40 USD civarıdır. Sadece navlun %20 artsa bile gıda tedarik zincirine etkisi çok fazla olacaktır. Aynı şekilde, üretimin azalması ilaç gibi hayati ihtiyaçlara erişimi zorlaştıracak karaborsanın oluşmasına neden olacaktır.
Bu dönemde McKinsey’in de uyardığı üzere, ürünlerin online satışına başlanmasıyla birlikte stok yapmak isteyen diğer şirketler tarafından yoğun sipariş alması durumuna karşı da şirketler planlama yapmalı ve önlem almalı. Aynı zamanda şirketlerin orta ve uzun vadeli stabilizasyon planları yapmaları, iş ağlarını geliştirmeleri ve yeni tedarik kaynakları bulmaları gerekebilir.
Corona sonrası, dünyanın farklı yöne evrileceği, insanların tüm bu karantina süresince pek çok konuda yaşadıkları algı değişiklikleri, hümanizm ve insanlığın birleşmesi rüzgârında ilerlerse, sınırların daha da kalkacağı uluslararası mal ve insan hareketinin de artacağı günleri beklememiz lazım. Bu, beraberinde insan odaklı yaklaşımın globalleşmesi ve ortak bir dünya parası neden olmasın düşüncesini beraberinde getirebilir ama bunun şimdilerde güvenli liman ürünleri ile olması daha mümkün görünüyor.
Radikal bir devlet sosyalizmi ve karşılıklı yardım üzerine kurulu büyük bir topluma dönüşüm öngörüm ve belki de dileğim, toplumların kıtlık psikolojisi ile barbarlığa geri dönüş ya da sağlam bir devlet kapitalizmine dönüşmediği sürece mümkün görünüyor.
Yaşayıp, deneyimlemek dileği ile,
Aslı Arslan
İletişim için
Yazar: arslas01@gmail.com
Editör: objedergi@gmail.com